2 Ekim 2020. Cuma akşam, saat 23:30. Fenerbahçe’nin PAOK’a benimle ilgili bir teklif vermiş olduğunu öğrendiğim an.
Menajerim Pol Kutsoliakos, bana telefon etti. Aynı takımın, iki yıl önceki önerisinden daha az parayla bir transfer önerisi masaya yatırmış olduğunu anlattı. Normal, çünkü PAOK’la sözleşmem son yıla giriyordu. Konuşmalar başlıyor, vakit de daralıyor.
Cumartesi sabah, görüşmelerin devam ettiğini öğreniyorum. Anlaşma yok. Ben antrenmana gidiyorum ve akşam otele. Ertesi gün şampiyonluk için OFİ‘yle maçımız vardı.
Ne olduğunu anlattığım kişiler sadece annem ve babam, kız arkadaşım ve Dimitris Giannoulis.
«Yannou»‘yla odada bulunuyorduk. Çok iyi arkadaşız ve her şeyi birbirimize söyleriz. Bu konuyu ona anlattım, onunla konuştum. Transferlerin son günlerinden bahsediyorum. Bazen bu dönem gergin. Biliyordum ki, o beni anlardı çünkü o da aynı zamanda bir konuda epey endişeliydi. Transfer hakkında konuşmaları vardı, teklif vardı, aynı durumu yaşamıştı… Sıkıntılarını biliyordum, o da benimkileri öğrendi.
Cumartesi akşam, henüz her şey muallaktaydı. Görüşmeler, görüşmeler, görüşmeler… ama iki takım anlaşamıyordu. Berbat bir durumdu. Bununla birlikte ikisi için de zaman baskısını eklersek, ruh halini anlarsın…
Ne olduğunu öğrenmeyi bekliyorum. Yapacak bir şeyim olmadığını çok iyi biliyorum. Artık bu sorun benim değil. İki takım konuşuyor ve menajerim haberdar olunca bana haber verir. Her an bir şey olabilir.
Pazar sabah ve henüz hiçbir şey belli değil. Konuşuyorum, soru soruyorum, haber bekliyorum, endişeleniyorum. Bir yandan Pol, bana «Merak etme, her şey olur, gideriz. Türkler seni İstanbul’a götürmesi için özel uçak gönderir. Zaman yok. Ayrıca covid yüzünden, başka yol yok» ve az sonra «Anlaşma bozuluyor, anlaşamıyorlar, hiçbiri geri adım atmıyor» diye haber veriyordu. Bütün bunlar birkaç dakika arayla oluyordu. Her şey her anda değişiyordu.
Akşam oldu ve takımla beraber OFİ‘yle maç için Toumpa’ya gitmeye hazırlanıyorum. «Transfer olmayacak, bozuldu…» diye düşünüyorum. Sahaya varıyoruz ve maçtan önce son bir kez Pol’la konuşuyorum. «Sanmam, transfer olmaz» dedi. Olmazsa olmasın. Öyle olsun! Böyle anlarda çok şey düşünemezsin. Aslında dengelerin ne kadar hassas olduğunu biliyorsun. Bir anda sana «Olmayacak» diyebilirdi, bir dakika sonra da anlaşma olabilir ya da sana «Bitiriyoruz» diyebilirdi ve bir dakika sonra ters bir şey ortaya çıkabilirdi.
OFİ’yle oynuyorum ve antrenör 70’inci 80’inci dakika arasında beni çıkarıyor. Soyunma odasına gidip cep telefonumu açıp mesajı görüyorum: «Bitti, oldu! Hazırlan, gidiyoruz». Hazırlanmak için eve gidiyorum. Kız arkadaşıma, anneme ve babama durumu açıklıyorum.
Aynı zamanda her şey ilerliyor. PAOK Fenerbahçe’yle anlaşmış oldu ve ben İstanbul’a gitmeye hazırlanıyorum. O zaman skype’de İvan Savidis’le konuştum. İyi bir atmosfer vardı. Savvidis bana Türkçede «İyi akşamlar» diyerek konuşmaya başladı. «Bunu öğrenmen gerek. Gideceğin yerde öyle konuşmaya başlayacaksın» dedi. Bana anlattı ki, PAOK bu transferi kabul etti çünkü ben de bu transferi arzu ediyordum.
Pazartesi, gün ağarmadan, saat 01:30’ta İstanbul’a uçtuk. Harcanacak vakit yoktu. Varır varmaz hemen ergometrik egzersiz testi yapmaya gittim. Sabah mı? Ne sabahı? Tabi ki, sabaha kadar beklemeyeceklerdi. Her şeyin …düne kadar olması gerekti. Vakit daralıyordu. Hiç uyumadım. Ergometrik testlerden sonra bir-iki saat dinlenmek üzere ofislere gittik. Sonra belgelerin değiş tokuşu yapılmasını ve transferle ilgili süreçlerin tamamlanmasını bekliyorduk. Öğlene resmi duyuru olana kadar.
Hiç kimseye veda etmeye vaktim olmadı. Hiç. Her şey bir anda oldu.
It's not a goodbye. It's see you again #TheJoker. Thank you for making PAOK Academy kids believe that dreams do come true. #PAOK #RiseUp Dear @Fenerbahce please take care of him. pic.twitter.com/dquIWTysLZ
— PAOK FC (@PAOK_FC) October 6, 2020
Tuhaf bir haftaydı. Çünkü mutlaka Yunanistan’a dönmem gerekiyordu, milli takım sorumluluklarım yüzünden. Perşembe günü toplantımız vardı. Çarşamba Nea Mesimvria’daki antrenman merkezine uğradım, tanıdıklarıma veda etmek için. Orada olanlarla vedalaştık, olmayanlarla ise telefonda konuştuk.
Hayatının en büyük futbol bölümünün bittiğini fark etmen kolay değil. Çocukluğumdan beri PAOK taraftarıyım. Büyüdüm, yaşadım, onca şey yaşadım orada…
Fenerbahçe’ye gittiğimde çabucak ayağa kalkmaya başladım. Karakter olarak çok sosyalim ve bu özelliğim böyle durumlarda çok yardımcı olur. Klişe olsa da, bizim ortak bir dilimiz var; futbol.
Fenerbahçe’de, benim gibi yeni bir takımda ilk zor günleri yaşamış olan kişiler vardı. Genellikle yeni insanlarla ilişki kurmakta zorlanmam. Belki bu sebeple her şey bana çok kolay geldi. Oraya gidip oynamam ve her birini tanımaya başlamam gerekti. Onların da beni tanımaları gerekti. Yeni bir ortama gittiğin zaman ve herkes senin ne içe dönük olduğunu ne de problemler yarattığını fark ettiği zaman, her şey yolunda olur.
Fenerbahçe’de bana yardım etmeye istekli olan insanlar buldum. Ülkenin kendisi de yardımcı oluyor. Günlük hayat, tepkiler gibi birçok yönüyle Türklere benziyoruz. Tabi, birinci yıldan bahsediyoruz, hem de covid salgını boyunca. Türkiye’deki durum Yunanistan’dakinden biraz farklıydı. Sokağa çıkma yasağı vardı, fakat mağazalar v.s. sadece cuma akşamından pazartesi sabahına kadar kapalıydı.
İlk gezilerimden itibaren tanınmışlığı yaşadım. Ama başıma gelen en iyi şey İsanbul’da değil, Selânik’te oldu. Milli Takım’ın maçlarından döndükten sonra, yemek için dışarı çıktım ve on kişilik bir grubun beni selamladığını gördüm. «Galiba PAOK hayranları» diye düşündüm. Onlar bana yaklaşınca «Fenerbahçe» diye bağırmaya başladı. Meğer beni tanımış olan Türklermiş.
Fenerbahçe ‘yi destekleyen Türkler çok fazla. Takım arkadaşlarımın söylediğine göre, takımımızın taraftarları yaklaşık 30 milyondur. Şimdi anlayabilirsin… Ben bunu, hem Belçika’ya hem de İspanya’ya Milli Takım’la yolculuk ederken farkettim.
Fenerbahçe’de birinci senenin, benim kariyerimin en iyi senelerinden biri olduğunu sanırım. İstatistiklerim konusunda, yani goller ve asist gibi hepimizin gördüğü şeyler, eskisi kadar iyi bir sene değildi. Ama Türkiye ligi şampiyonluğunun zorluk derecesinin Yunanistan ligi şampiyonluğununkinden daha yüksek olduğunu düşünürsen, birinci sezonumun iyi olduğunu kabul edeceksin.
First year at Fener has been a blast. Proud to play for this amazing club. The best is yet to come! 🟡🔵 #YaşaFenerbahçe #DP14 pic.twitter.com/ZFeCGJd98q
— Dimitris Pelkas (@pelkas) May 19, 2021
Sayıları geri bırakıp çok ve ilginç maçta oynadım. Bunun için bu senemin en iyisi olduğuna inanıyorum. Eğer şampiyonluğu kazanabilseydik, bu duyguyu 10 kat daha güçlü hissederdim.
Geçen yılki Türkiye ligi şampiyonluğu… inanılmazdı. Başlangıçta, iyi bir sonucumuz olmadığında, deliriyordum ve takım arkadaşlarım şampiyonluğu daha iyi bildiğinden dolayı bana daha sakin olmamı tavsiye ediyorlardı. «Sonunda her şey belli olacak. Daha çok yolumuz var» diyorlardı. Çünkü deneyimli olanlar, benzeri durumları yaşamışlardı. Sonunda..haklıymışlar.
Her şey en sonunda oldu. Bu beş maç bir karmaşaydı. Rodeo gibi, korku filmi gibi, her birini delirtebilen durumlar. Birkaç kötü sonucumuz olmasına rağmen, az maçtan sonra aynı noktada bulunmayı başardık. Demek ki, şampiyonluk için mücadele ediyorduk.
Sahamızda sondan bir önceki maçı kazansaydık, favori haline gelecektik. Biz kaybettik, Beşiktaş da kendi sahasında zayıf bir takıma kaybetti. Galatasaray da mücadeleye girdi. Böylece, bir golle belirlenmiş son bir maç ve bir şampiyonluk yaşadık.
Bunların hepsi sana çok şey öğretir. Senin sürüklenmene izin vermez.
Kaybettin mi? O anda üzülüyorsun, sonra önündeki maçlara bakıyorsun.
Kazandın mı? O anda seviniyorsun, sonra yine önündeki maçlara bakıyorsun.
Çok şey yapman gerektiğini söylüyorsun ama böyle olaylar yaşamazsan, yapamazsın.
Dimitris Pelkas uluslararası bir futbolcudur.
CHECK IT OUT:
Dimitris Pelkas: Rodeo / Dimitris Pelkas: Rodeo🇬🇷
***26 Ekim 1993’te Yanitsa’da doğmuştur. 14 yaşındayken PAOK akademisinde bulundu ve 2012-13 sezonunda PAOK formasıyla oynamaya başlamıştır. Sonraki üç sezonda kiralık oyuncu olarak Apollon Kalamarias (2013-14) ve Setubal (2014-15) takımlarında oynadı. 2015’ten 2020’ye kadar PAOK takımının önemli üyesiydi. Bu takımda oynadığı sürece bir şampiyonluk ve üç Yunan Kupası kazanmıştır. 2020’de ekim ayında Fenerbahçe’ye transfer olmuştur. 2015’ten beri 20 kez Yunan milli takımının formasını giymiştir.
Tercüme / Kopya düzenleme: V. Dimitroula.